Evet efendim. Önceki Les Diablerets yazımda olay nedir, nerededir, ne yaptık, nasıl ulaştık anlatmıştım. Bu yazıda da haftasonunun geri kalanına değineceğim.
Geziye kaydolurken kayak seviyenizi seçiyorsunuz. Eğitmenler de kişileri ona göre gruplara bölüp, herkesi seviyesine göre pistlerde kaydırıyorlar. Kayak geçmişim olduğundan, hatta bu geçmiş 6-7 yaşlarıma kadar gittiğinden, kendimce mütevazılık (!) yapıp Beginner – Novice olarak seçmiştim seviyemi. Türkçesi çok iyi kaymıyor ama daha önce kaymış. Arkadaş seçmez olaydım! Bu senenin ve dahi İsviçre’nin ilk kayağı olmasından mıdır, hocadan mıdır, ekipten midir bilmiyorum ancak gün sonunda aklımdaki tek fikir “Olimpiyatlara hazırlanıyoruz da benim mi haberim yok?!” idi. Bir kere gruptan ayrılıp kendi hızına göre kayma olanağın yok. Bu iki sebepten kötü: senden iyiler seni bekliyor, sen de senden kötüleri beklemek zorunda kalıyorsun. Kayak zaten hızlı bir spor, 15 dakikada çıktığın yükseklikten başlangıca dönmen 5 dakika. E 6 kişilik grupta dura bekleye 1 birim kaymak için 6 birim bekliyorsun; ki bir de sürekli durduğun için keyfini alamıyorsun. Bunu da geçtim, bu seviyedeki bir ekibin kaymaya başladığının ilk saatine kırmızı pistlerde işi nedir allahaşkına?! Ben ekibin kötülerinden kaldığım için hem üzerimdeki insanları bekletme stresi, hem pistlerin zorluğunun bende yarattığı stres, hem de o ağırlıkları onca yol taşımış olmanın yorgunluğuyla gün sonuna doğru zevk almaktan çok bitmiş, tükenmiş bir haldeydim. O güzel manzaralar da olmasa halimiz haraptı! 🙂



Sabah 7’de yola çıkmışsın, kayakları ayakkabıları sırtında taşımışsın, bütün gün kaymışsın, pistler kapandığından bir an önce rahat bir yere gidip uzanmak istersin. Değil mi? Ama yok, bu da mümkün değil. Önce herkesle birlikte şehirdeki bir kafe/bara gidip biraz laflamalısın. Bilmiyorum alışık olmadığım için bana mı fazla geldi ama bu insanlar ne yiyor ne içiyor iyice gözlemleyip burada paylaşacağım ki, bu biyoniklik bize de bulaşsın!

Ne yazık ki bununla da kalmıyor. Olduğumuz yerden yaklaşık 15-20 dakika yürüme mesafesindeki evimize ulaşmak için elimize mini bir harita veriliyor, minik gruplar halinde ışıksız yollarda eve ulaşmaya çalışıyoruz. Tabi bulunduğumuz yerin evden daha alçakta olduğunu da eklemem lazım!

Neyse ki ev, yorgunluğu unutturacak rahatlıkta yataklara, sıcacık yastık ve yorganlara sahip de, iyice dinlenme şansı buluyoruz. Ev 40 yatak kapasiteli. 4, 5, 6, 10, 12 kişilik odalar var. Yıllarını yurtlarda geçirmiş biri için bile şaşırtıcı olan şey ise, yatakların birleşik olması!

Bol şikayetli ve şaşırmalı bir gezi olunca, yazı da öyle oldu haliyle. Kültür diyorum, zamanla alışacağım diyorum, bir daha asla gitmem dediğim bu geziye de önümüzdeki ay tekrar gidiyorum! İş bu yazıyı da, kaldığım odanın sabah manzarası ile bitiriyorum.